Süreli Kira Sözleşmelerinde Tahliye
Dava
Taraflar arasında görülen tahliye davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Yargıtay Kararı
Davacı, davalının 01.08.2012 başlangıç tarihli, 1 yıl süreli ve aylık 9.000 TL kira bedelli sözleşme ile kiracı olduğunu, davacının konut vasfındaki taşınmaza kendisinin oturmak istediğini belirterek konut ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir.Davalı, ihtiyacın samimi olmadığını, davacının davadan önce gönderdiği ihtarlarda taşınmazı satacağını bildirdiğini, davanın açılmasından sonrada satış için internet sitelerine ilanlar konulduğunu ve alıcıların taşınmaza bakmaya geldiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ancak davanın süresinde açılmadığından davalı lehine maktu vekalet ücretine karar verilmiş, hüküm davalı ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Davalının temyiz itirazlarına gelince;6098 sayılı TBK’nun 350/1. maddesi hükmüne göre ihtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. TBK’nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arzetmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 9. maddesi, "Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden Tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı, avukatlık ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten az olamaz." şeklinde, 6.maddesi ise, "Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz. " şeklinde düzenlenmiştir.Somut olayda; Taraflar arasında imzalanan 01.08.2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı 11.08.2014 keşide, 13.08.2014 tebliğ tarihli ihtarnamesi ile davalının taşınmazı tahliye etmesini istemiş, 18.12.2014 tarihinde de davasını yasal süresinde açmıştır. Bu nedenle davacının süresinde tahliye davasını açmadığı gerekçesi doğru değil ise de; davacı tarafından gönderilen ihtarlarda dava konusu taşınmazı satmak istediğini bildirdiği ve davanın açıldığı 18.12.2014 tarihinden sonra 27.12.2014 tarihli ve 09.01.2015 tarihli internet ilanları ile dava konusu taşınmazın satışa çıkarıldığı tespit edilmiştir. İhtiyaç nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyaç iddiasının hükmün kesinleşmesine kadar devam etmesi gerektiğinden kiralananın satışa çıkarılmış olması nedeniyle davacının ihtiyaç iddiasının samimi olmadığından yargılama masrafı ve vekalet ücretinin davalı lehine ve nispi olarak takdiri gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.Bu durumda, aylık 9.000TL üzerinden harç tamamlanarak ve ön inceleme tutanağı imzalanmasından sonra tahliyenin gerçekleştiği gözetilerek, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler uyarınca, davalı lehine bir yıllık kira bedeli tutarı olan 108.000TL üzerinden hesaplanacak nispi vekalet ücretine hükmolunması gerekirken; 930TL vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiştir.Ancak, bu yanılgının düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK'nun 438/VII. maddesi gereğince hüküm fıkrasında yer alan; "Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 930TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine," ifadesinin çıkartılarak, yerine "AAÜT 9 maddesi gereğince 11.390TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine" ifadesinin yazılarak hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Sonuç:
Yukarıda birinci bent gereğince davacının temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan sebeplerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasında yer alan; "Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 930TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine," ifadesinin çıkartılarak, yerine " AAÜT 9 maddesi gereğince 11.390TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine" ifadesinin yazılması suretiyle, hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 Sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.11.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.